Emrihak nedeni: şehit, Erkek, Medeni hali: bekar, Memleketi: Sakarya, Mesleği: Asker, Mezarının yeri: Sakarya, Ölüm yaşı: 27, Ölüm yeri: Ağrı, Ölüm yılı: 2018, Şehitlerimiz

Şehit Ahmet Baş

şehitlere ölüler demeyin

Haberdar et...

Allah taksiratını affetsin

Cinsiyeti: Erkek

Doğum yeri: Sakarya ili / Karasu ilçesi

Şehidimizin baba evi: Sakarya ili / Karasu ilçesi / Kuzuluk mahallesi

Doğum tarihi: 1991

Mesleği: Uzman Çavuş

Medeni hali: Bekar

Çocuk sayısı: Yok

Ölüm yeri: Ağrı ili / Doğubeyazıt ilçesi

Ölüm tarihi: 14.04.2018

Ölüm sebebi: Şehit

Olay Haber: 14 Nisan 2018 Cumartesi günü Ağrı ili Doğubayazıt ilçesi’nde bir bölümü İran sınırında olan Küçük Ağrı Dağı’na sızmaya çalışan PKK’lı teröristlerle çıkan çatışmada Uzman Çavuş Sakaryalı Ahmet Baş şehit olmuştur. Ruhuna el Fatiha

Cenaze töreni: Şehidimiz Uzman Çavuş Sakaryalı Ahmet Baş’ın (27) cenazesi 15 Nisan 2018 Pazar günü yarın öğle namazına müteakip Sakarya’nın Karasu ilçesi Merkez Camii’nde kılınacak cenaze namazı sonrası toprağa verilecektir.

Merhumun bulunabileceği mezarının yeri: Sakarya ili / Karasu ilçesi / Kuzuluk mahallesi mezarlığı

GPS:

Haberdar et...

Allah yolunda mücadele ederken öldürülen şehitlerin, peygamberlikten sonra en yüksek rütbeye eriştiklerini bilen kahramanlarımız; ''Ölürsem şehit, kalırsam gazi olurum" düşüncesiyle; vatanı, dini, bayrağı ve diğer kutsal değerleri için savaşmaktan asla çekinmemişler, verebileceği en kıymetli şey olan canlarını seve seve vermişlerdir.

Çünkü onlar Kur'an ve sünnetle aydınlandıkları bilgi yolunda; Allah için can vermenin karşılığının cennet olduğunu “Şüphesiz Allah, mü’minlerden canlarını ve mallarını, kendilerine vereceği cennet karşılığında satın almıştır..” (Tevbe, 9/111) ayetiyle öğrenmişlerdi. Sahabeden birisi Peygamberimiz (Allah'ın selamı O'nun üzerine olsun)’e, “Allah yolunda öldürülürsem günahlarım affedilir mi?” diye sormuş, o da, “Evet, kul hakkı hariç, bütün günahların affedilecek. Zira Cebrail bu hususu bana haber verdi!”(Müslim, İmaret,117) buyurmuştu.

Her zaman şehit olmayı arzulayan Sevgili Peygamberimiz (Allah'ın selamı O'nun üzerine olsun); “Nefsim kudret elinde olan Allah’a yemin ederim ki, Allah yolunda savaşıp öldürülmeyi, sonra diriltilip yine öldürülmeyi, sonra diriltilip yine öldürülmeyi ne kadar çok isterdim."(Buhârî, Cihad, 7) buyurduktan sonra şehitliğin önemine şöyle işaret buyurmuşlardı: "Cennete giren hiçbir kimse, yeryüzündeki her şey kendisinin olsa bile dünyaya dönmeyi arzu etmez. Sadece şehit, gördüğü aşırı itibar ve ikram sebebiyle tekrar dünyaya dönmeyi ve on defa şehit olmayı ister."(Buhârî, Cihâd 21; Müslim, İmâre 109)

Gazilik de şehitlik kadar önemli bir mertebedir. Çünkü gaziler, Allah için, vatan için, bayrak için canlarını ortaya koyabilmiş mü’minlerdir. Ümmeti olmakla iftihar ettiğimiz Peygamberimiz Hz. Muhammed Mustafa (Allah'ın selamı O'nun üzerine olsun)’nın: “İki göz cehennem ateşinde yanmaz: Biri Allah korkusundan ağlayan göz, diğeri de Allah yolunda nöbet tutarken düşmanı gözetleyen göz.”(Tirmizî, Fedâilü’l-Cihad, 12.) "Kim Allah yolunda cihada gidecek bir gaziyi donatır, cihad için gerekli olan ihtiyaçlarını karşılarsa, bizzat cihada gitmiş gibi sevap kazanır. Cihada giden gazinin ailesinin ihtiyaçlarını karşılayan da cihad yapmış gibi sevap kazanır."(Buhârî, Cihâd 38; Müslim, İmâre 135-136) müjdesi, asker ocağının, peygamber ocağı olduğunu bizlere öğretmiştir.

“Şühedâ fışkıracak toprağı sıksan, şühedâ” misali toprağı kanlarıyla yoğuran şehitlerimiz, bu cennet vatanı bize emanet etmişlerdir. Bize düşen de bu toprakları imar etmek, korumak ve bizden sonraki nesillere devretmektir. Bunu yapmadığınız takdirde hem vatanımıza ve hem de şehitlerimize karşı görevlerimizi yapmamış ve onların ruhlarını incitmiş oluruz.

Ey Türk Gençliği!

Birinci vazifen, Türk istiklâlini, Türk Cumhuriyetini, ilelebet, muhafaza ve müdafaa etmektir.

Mevcudiyetinin ve istikbalinin yegâne temeli budur. Bu temel, senin, en kıymetli hazinendir. İstikbalde dahi, seni bu hazineden mahrum etmek isteyecek, dahilî ve haricî bedhahların olacaktır. Bir gün, İstiklâl ve Cumhuriyeti müdafaa mecburiyetine düşersen, vazifeye atılmak için, içinde bulunacağın vaziyetin imkân ve şerâitini düşünmeyeceksin! Bu imkân ve şerâit, çok nâmüsait bir mahiyette tezahür edebilir. İstiklâl ve Cumhuriyetine kastedecek düşmanlar, bütün dünyada emsali görülmemiş bir galibiyetin mümessili olabilirler. Cebren ve hile ile aziz vatanın, bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir. Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler. Hattâ bu iktidar sahipleri şahsî menfaatlerini, müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhit edebilirler. Millet, fakr ü zaruret içinde harap ve bîtap düşmüş olabilir.

Ey Türk istikbalinin evlâdı! İşte, bu ahval ve şerâit içinde dahi, vazifen; Türk İstiklâl ve Cumhuriyetini kurtarmaktır! Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur!