Emrihak nedeni: şehit, Emrihak nedeni: Yangın, Erkek, Mesleği: İtfaiyeci, Mezarının yeri: İstanbul, Ölüm yaşı: 42, Ölüm yeri: İstanbul, Ölüm yılı: 2018, Şehitlerimiz

Şehit Taner Çebi

şehitlere ölüler demeyin

Haberdar et...

Allah taksiratını affetsin

Cinsiyeti: Erkek

Doğum yeri: İstanbul

Doğum tarihi: 1976

Mesleği: İtfaiyeci

Medeni hali: Evli

Çocuk sayısı: 2

Ölüm yeri: İstanbul ili / Fatih ilçesi

Ölüm tarihi: 29.04.2018

Ölüm sebebi: Yangın, Şehit

Olay Haber: 29 Nisan 2018 Pazar günü, 27 Nisan 2018 Cuma günü İstanbul ili Fatih ilçesi’nde bir otelin sauna bölümünde çıkan yangına müdahale ederken ağır yaralanan İtfaiyeci Onbaşı Taner Çebi (42) kaldırıldığı hastanede yapılan tüm müdahalelere rağmen kurtarılamayarak şehit olmuştur. Ruhuna el Fatiha

ANADOLU AJANSI KENDİSİYLE RÖPORTAJ YAPMIŞTI

Anadolu Ajansı ekibi, ilerleyen günlerde yayımlamayı planladığı “Zorlu Meslekler” başlıklı haber paketi kapsamında, 15 yıldır itfaiyecilik görevini sürdüren Taner Çebi ile de görüşmüştü.

Röportajda, itfaiyecilik mesleğinin zorluklarına değinen Çebi, mesleğe nasıl başladığını şu sözlerle anlatmıştı:

“İtfaiye ekiplerinin yangınlara nasıl müdahale ettiğine birkaç kez tanıklık ettim. O anda merak saldım ve itfaiyeci olmak için hemen başvurdum. Başvurum kabul edildi. 15 yıldan bu yana bu meslekteyim. İtfaiyecilik kutsal bir meslek. İnsanların en zor anlarında onların yanındasınız. İnsanlar olay sırasında kaçarken, siz tam tersine olayların içine giriyorsunuz. Heyecanlı bir meslek.”

‘İLK ZAMANLAR AİLEME SÖYLEMEDİM’

Çebi, itfaiyecilik mesleğine spor eğitmeni olarak başladığını daha sonra her olayda görev aldığını belirterek, kendisinin hayatından endişe ettikleri için ailesinden bu durumu sakladığını şu sözlerle dile getirmişti:

“Ailem, burada ilk etapta sadece eğitmen olduğumu ve olaylara gidip müdahale etmediğimi düşünüyordu. Çünkü işimin zor ve en önemlisi tehlikeli olduğunu biliyorlar. Bu nedenle, göreve başladığım ilk zamanlar olaylara gidip müdahalede bulunduğumu aileme söylemedim. Çocuklarımı öpüp, onlara sarılmadan evden çıkmadım. Göreve her zaman eşimle vedalaşıp öyle çıkıyorum.”

Taner Çebi, AA muhabirine, mesleği sırasında en çok etkilendiği olayları ve o an yaşadığı duyguları dile getirmişti. Taner Çebi, 23 Ekim 2011’de Van depremi, 13 Mayıs 2014’te Soma maden kazası, 18 Mayıs 2014’te Bosna-Hersek’te meydana gelen sel felaketi, 25 Nisan 2015’te Nepal depremi gibi büyük olaylar ve doğal afetlerde yardım çalışmalarına katılmıştı.

Merhumun bulunabileceği mezarının yeri: İstanbul ili / Eyüp ilçesi / Edirnekapı İtfaiye Şehitliği

GPS:

Haberdar et...

Allah yolunda mücadele ederken öldürülen şehitlerin, peygamberlikten sonra en yüksek rütbeye eriştiklerini bilen kahramanlarımız; ''Ölürsem şehit, kalırsam gazi olurum" düşüncesiyle; vatanı, dini, bayrağı ve diğer kutsal değerleri için savaşmaktan asla çekinmemişler, verebileceği en kıymetli şey olan canlarını seve seve vermişlerdir.

Çünkü onlar Kur'an ve sünnetle aydınlandıkları bilgi yolunda; Allah için can vermenin karşılığının cennet olduğunu “Şüphesiz Allah, mü’minlerden canlarını ve mallarını, kendilerine vereceği cennet karşılığında satın almıştır..” (Tevbe, 9/111) ayetiyle öğrenmişlerdi. Sahabeden birisi Peygamberimiz (Allah'ın selamı O'nun üzerine olsun)’e, “Allah yolunda öldürülürsem günahlarım affedilir mi?” diye sormuş, o da, “Evet, kul hakkı hariç, bütün günahların affedilecek. Zira Cebrail bu hususu bana haber verdi!”(Müslim, İmaret,117) buyurmuştu.

Her zaman şehit olmayı arzulayan Sevgili Peygamberimiz (Allah'ın selamı O'nun üzerine olsun); “Nefsim kudret elinde olan Allah’a yemin ederim ki, Allah yolunda savaşıp öldürülmeyi, sonra diriltilip yine öldürülmeyi, sonra diriltilip yine öldürülmeyi ne kadar çok isterdim."(Buhârî, Cihad, 7) buyurduktan sonra şehitliğin önemine şöyle işaret buyurmuşlardı: "Cennete giren hiçbir kimse, yeryüzündeki her şey kendisinin olsa bile dünyaya dönmeyi arzu etmez. Sadece şehit, gördüğü aşırı itibar ve ikram sebebiyle tekrar dünyaya dönmeyi ve on defa şehit olmayı ister."(Buhârî, Cihâd 21; Müslim, İmâre 109)

Gazilik de şehitlik kadar önemli bir mertebedir. Çünkü gaziler, Allah için, vatan için, bayrak için canlarını ortaya koyabilmiş mü’minlerdir. Ümmeti olmakla iftihar ettiğimiz Peygamberimiz Hz. Muhammed Mustafa (Allah'ın selamı O'nun üzerine olsun)’nın: “İki göz cehennem ateşinde yanmaz: Biri Allah korkusundan ağlayan göz, diğeri de Allah yolunda nöbet tutarken düşmanı gözetleyen göz.”(Tirmizî, Fedâilü’l-Cihad, 12.) "Kim Allah yolunda cihada gidecek bir gaziyi donatır, cihad için gerekli olan ihtiyaçlarını karşılarsa, bizzat cihada gitmiş gibi sevap kazanır. Cihada giden gazinin ailesinin ihtiyaçlarını karşılayan da cihad yapmış gibi sevap kazanır."(Buhârî, Cihâd 38; Müslim, İmâre 135-136) müjdesi, asker ocağının, peygamber ocağı olduğunu bizlere öğretmiştir.

“Şühedâ fışkıracak toprağı sıksan, şühedâ” misali toprağı kanlarıyla yoğuran şehitlerimiz, bu cennet vatanı bize emanet etmişlerdir. Bize düşen de bu toprakları imar etmek, korumak ve bizden sonraki nesillere devretmektir. Bunu yapmadığınız takdirde hem vatanımıza ve hem de şehitlerimize karşı görevlerimizi yapmamış ve onların ruhlarını incitmiş oluruz.

Ey Türk Gençliği!

Birinci vazifen, Türk istiklâlini, Türk Cumhuriyetini, ilelebet, muhafaza ve müdafaa etmektir.

Mevcudiyetinin ve istikbalinin yegâne temeli budur. Bu temel, senin, en kıymetli hazinendir. İstikbalde dahi, seni bu hazineden mahrum etmek isteyecek, dahilî ve haricî bedhahların olacaktır. Bir gün, İstiklâl ve Cumhuriyeti müdafaa mecburiyetine düşersen, vazifeye atılmak için, içinde bulunacağın vaziyetin imkân ve şerâitini düşünmeyeceksin! Bu imkân ve şerâit, çok nâmüsait bir mahiyette tezahür edebilir. İstiklâl ve Cumhuriyetine kastedecek düşmanlar, bütün dünyada emsali görülmemiş bir galibiyetin mümessili olabilirler. Cebren ve hile ile aziz vatanın, bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir. Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler. Hattâ bu iktidar sahipleri şahsî menfaatlerini, müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhit edebilirler. Millet, fakr ü zaruret içinde harap ve bîtap düşmüş olabilir.

Ey Türk istikbalinin evlâdı! İşte, bu ahval ve şerâit içinde dahi, vazifen; Türk İstiklâl ve Cumhuriyetini kurtarmaktır! Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur!