Emrihak nedeni: şehit, Erkek, Medeni hali: evli, Memleketi: Sakarya, Mesleği: Kaymakam, Mezarının yeri: Sakarya, Ölüm yaşı: 35, Ölüm yeri: Mardin, Ölüm yılı: 2016, Şehitlerimiz

Şehit Muhammed Fatih Safitürk

şehitlere ölüler demeyin

Haberdar et...

Allah taksiratını affetsin

sehit-muhammed-fatih-safiturk

Cinsiyeti: Erkek

Doğum yeri: Sakarya ili / Geyve ilçesi

Doğum tarihi: 1981

Mesleği: Kaymakam

Medeni hali: Evli

Ölüm yeri: Mardin ili / Derik ilçesi

Ölüm tarihi: 11.11.2016

Ölüm nedeni: Şehitlik

Olay: 10 Kasım 2016 Perşembe günü öğle saatlerinde Mardin’in Derik İlçesi’nde PKK terör örgütü tarafından Kaymakamlık binasına yönelik el yapımı patlayıcı ile düzenlenen saldırıda ağır yaralanan Kaymakam Sakaryalı Muhammed Fatih Safitürk (35) şehit olmuştur. Ruhuna el Fatiha

Muhammed Fatih Safitürk kimdir: 1981 senesinde dünyaya gelen Muhammed Fatih Safitürk doğma büyüme Sakaryalıdır. Emekli din görevlisi Asım Safitürk’ün oğludur. İlk ve ortaöğretim eğitiminin ardından kazandığı Marmara Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslar arası İlişkiler bölümünden 2004 senesinde başarılı bir şekilde mezun olmuştur.

Safitürk, 2005 senesinde Ulaştırma Bakanlığı, Savunma sekreterliğinde memur olarak göreve başlamıştır

2006-2008 seneleri arasında Kültür ve Turizm Bakanlığı, Tanıtma Genel Müdürlüğünde Uzm. Yrd. Olarak görev yapmıştır

2009 senesinde Kastamonu’nun Küre ilçesi Kaymakam vekili olarak görev başlayan Muhammed Fatih Safitürk, 2010 senesinde yüksek lisans eğitimini İngiltere’deki University of Exeter’da tamamlamıştır.

2011-2013 seneleri arasında Bolu Kıbrıscık Kaymakamı ve 2013-2015 seneleri arasında da Bingöl Kiğı Kaymakamı olarak görev yapmıştır.

Daha sonraları Derik Kaymakamı olarak görece başlayan Muhammed Fatih Safitürk, son olarak da Derik Belediyesine kayyum olarak atanmıştır.

Evli ve iki çocuk babasıdır.

Şehit Kaymakam Sakaryalı Muhammed Fatih Safitürk (35) Cenaze töreni: Öğrendiğimizde paylaşacağız. Biliyorsanız paylaşın yayınlayalım.

Merhumun bulunabileceği mezarının yeri: Sakarya ili / Arifiye ilçesi / Eski Kalaycı Mezarlığı

GPS:

Haberdar et...

Allah yolunda mücadele ederken öldürülen şehitlerin, peygamberlikten sonra en yüksek rütbeye eriştiklerini bilen kahramanlarımız; ''Ölürsem şehit, kalırsam gazi olurum" düşüncesiyle; vatanı, dini, bayrağı ve diğer kutsal değerleri için savaşmaktan asla çekinmemişler, verebileceği en kıymetli şey olan canlarını seve seve vermişlerdir.

Çünkü onlar Kur'an ve sünnetle aydınlandıkları bilgi yolunda; Allah için can vermenin karşılığının cennet olduğunu “Şüphesiz Allah, mü’minlerden canlarını ve mallarını, kendilerine vereceği cennet karşılığında satın almıştır..” (Tevbe, 9/111) ayetiyle öğrenmişlerdi. Sahabeden birisi Peygamberimiz (Allah'ın selamı O'nun üzerine olsun)’e, “Allah yolunda öldürülürsem günahlarım affedilir mi?” diye sormuş, o da, “Evet, kul hakkı hariç, bütün günahların affedilecek. Zira Cebrail bu hususu bana haber verdi!”(Müslim, İmaret,117) buyurmuştu.

Her zaman şehit olmayı arzulayan Sevgili Peygamberimiz (Allah'ın selamı O'nun üzerine olsun); “Nefsim kudret elinde olan Allah’a yemin ederim ki, Allah yolunda savaşıp öldürülmeyi, sonra diriltilip yine öldürülmeyi, sonra diriltilip yine öldürülmeyi ne kadar çok isterdim."(Buhârî, Cihad, 7) buyurduktan sonra şehitliğin önemine şöyle işaret buyurmuşlardı: "Cennete giren hiçbir kimse, yeryüzündeki her şey kendisinin olsa bile dünyaya dönmeyi arzu etmez. Sadece şehit, gördüğü aşırı itibar ve ikram sebebiyle tekrar dünyaya dönmeyi ve on defa şehit olmayı ister."(Buhârî, Cihâd 21; Müslim, İmâre 109)

Gazilik de şehitlik kadar önemli bir mertebedir. Çünkü gaziler, Allah için, vatan için, bayrak için canlarını ortaya koyabilmiş mü’minlerdir. Ümmeti olmakla iftihar ettiğimiz Peygamberimiz Hz. Muhammed Mustafa (Allah'ın selamı O'nun üzerine olsun)’nın: “İki göz cehennem ateşinde yanmaz: Biri Allah korkusundan ağlayan göz, diğeri de Allah yolunda nöbet tutarken düşmanı gözetleyen göz.”(Tirmizî, Fedâilü’l-Cihad, 12.) "Kim Allah yolunda cihada gidecek bir gaziyi donatır, cihad için gerekli olan ihtiyaçlarını karşılarsa, bizzat cihada gitmiş gibi sevap kazanır. Cihada giden gazinin ailesinin ihtiyaçlarını karşılayan da cihad yapmış gibi sevap kazanır."(Buhârî, Cihâd 38; Müslim, İmâre 135-136) müjdesi, asker ocağının, peygamber ocağı olduğunu bizlere öğretmiştir.

“Şühedâ fışkıracak toprağı sıksan, şühedâ” misali toprağı kanlarıyla yoğuran şehitlerimiz, bu cennet vatanı bize emanet etmişlerdir. Bize düşen de bu toprakları imar etmek, korumak ve bizden sonraki nesillere devretmektir. Bunu yapmadığınız takdirde hem vatanımıza ve hem de şehitlerimize karşı görevlerimizi yapmamış ve onların ruhlarını incitmiş oluruz.

Ey Türk Gençliği!

Birinci vazifen, Türk istiklâlini, Türk Cumhuriyetini, ilelebet, muhafaza ve müdafaa etmektir.

Mevcudiyetinin ve istikbalinin yegâne temeli budur. Bu temel, senin, en kıymetli hazinendir. İstikbalde dahi, seni bu hazineden mahrum etmek isteyecek, dahilî ve haricî bedhahların olacaktır. Bir gün, İstiklâl ve Cumhuriyeti müdafaa mecburiyetine düşersen, vazifeye atılmak için, içinde bulunacağın vaziyetin imkân ve şerâitini düşünmeyeceksin! Bu imkân ve şerâit, çok nâmüsait bir mahiyette tezahür edebilir. İstiklâl ve Cumhuriyetine kastedecek düşmanlar, bütün dünyada emsali görülmemiş bir galibiyetin mümessili olabilirler. Cebren ve hile ile aziz vatanın, bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir. Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler. Hattâ bu iktidar sahipleri şahsî menfaatlerini, müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhit edebilirler. Millet, fakr ü zaruret içinde harap ve bîtap düşmüş olabilir.

Ey Türk istikbalinin evlâdı! İşte, bu ahval ve şerâit içinde dahi, vazifen; Türk İstiklâl ve Cumhuriyetini kurtarmaktır! Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur!